27 Şubat 2009 Cuma

Veda

Hergün biraz daha ölür insan, yaşadığını düşünür. Bizler neyin ne olduğunu bilenleriz. Bizler trenin kalkış vaktini kendileri belirleyenleriz. Sizlerin sandığı gibi aptal değiliz biz. İntihar, ölmenin en aptalca yolu öyle mi? Mesela yanlışlıkla ölmek, bir kaza sonucu ölmek daha zekice yani. Ya da durup dururken olanı en zekicesi. Siz zanneder misiniz ki biz en dibe vurduğumuz ve çıkış yolu bulamadığımız zaman terkederiz bu dünyayı? Bizler battıkça batarız, her batışımız bir sonrakinin başlangıcıdır, bunu engelleyemeyiz. Ve biliriz ki battığımız yerin dibi yoktur. Bir süre sonra, bunu iyice algılayabildiğimiz zaman, kendimize ya da bu dünyaya karşı yapabileceğimiz bir şey kalmadığı zaman, ilk kez kurtuluşun tek yolu belirir beynimizde. İlk seferinde cesaret edemeyiz. Belki ikincisinde de belki üçüncüsünde de hatta belki üçyüzüncüsünde de… Ama üçyüzbir olduğu zaman artık çok daha rahatızdır. İyice ikna olmuşuzdur sizler için sadece yük olduğumuza. Sizi önemsediğimizden değil, kendi gururumuza yediremediğimizden. En sonunda da damaklarımızda bir yanık tadı… Sizler ordan çıkan dumanı göremezsiniz hiç. Bu insanın mahremiyetine girer. Göstermeyiz öyle. Köprülere çıkıp şov yapmayız biz. Yaptığımız şey başlı başına bir şovdur zaten biletleri satılmayan, seyircisi olmayan. Sonra siz ardımızdan cenaze namazı bile kılmazsınız. O aptal dersiniz, kendi kendini öldürdü. Hani siz çok zekisiniz ya. Ağlayan bile olmaz ardımızdan. Zaten bizim için ağlayacak kadar bizi seven birileri olsa yapmayız bu işi. Bu işinde bir raconu vardır. Birilerini ya da kendimizi cezalandırmak değildir ki amacımız. Diyorum ya, bizler neyin ne olduğunu çok iyi biliriz. Bizler trenin kalkış saatini kendileri belirleyenleriz.

Hiç yorum yok: